İpek Işık

👀 Bir şeyi / kişiyi dört gözle beklemek : To look forward to doing something
The phrase “dört gözle beklemek” is a Turkish idiom that translates literally to “to wait with four eyes.”

Examples :
Seni dört gözle bekliyorum : I’m looking forward to you
Onunla buluşmayı dört gözle bekliyorum : I’m looking forward to meeting him / her
Tatile gitmeyi dört gözle bekliyoruz : We’re looking forward to going on holiday

🤤 Açlıktan ölmek : To starve
“Açlıktan ölmek” is a Turkish expression that translates literally to “to die of hunger” in English. It is used figuratively to emphasize extreme hunger or to express a strong desire for food.

Examples :
Bugün öğle yemeğini kaçırdık, açlıktan ölüyoruz! : We missed lunch today, we’re starving!
Hiçbir şey yiyemedim bu sabah, resmen açlıktan öleceğim. : I couldn’t eat anything this morning, I’m literally starving.
Anne yemekte ne var, açlıktan ölüyorum : Mom, what’s for dinner, I’m starving

🥰 Bir şeyle / bir kişiyle gurur duymak : To be proud of something / someone
O, ailesiyle gurur duyuyor : He/ she is proud of his / her family
Bu işi zamanında bitirdiğim için kendimle gurur duyuyorum : I’m proud of myself for finishing this job on time.
Türklerin çoğu ülkesiyle gurur duyuyor : Most Turks are proud of their country

🍎 Canı çekmek : To crave , to feel like
Canımız dondurma çekiyor, çıkıp alalım mı? : We’re craving ice cream, shall we go out and get it?
Ömer çok yorgun olduğu için canı hiçbir şey yapmak istemiyor : Ömer doesn’t want to do anything because he is so tired.
Şu an canım evde dinlenmek istiyor, dışarı çıkmak istemiyorum : Right now, I feel like resting at home, I don’t want to go out

🎯 Başına gelmek : To happen, to go through, to experience
Üzücü bir haber duydum, arkadaşımın başına kötü bir şey geldi : I heard sad news, something bad happened to my friend
Sen başıma gelen en güzel şeysin : You are the best thing that ever happened to me
Ben üniversite okurken başıma hiç iyi bir şey gelmedi : Nothing good happened to me while I was studying at university.

👷🏼 İşe yaramak : To work , to be useful
Bu planı uygularsak, işe yarayabilir : If we implement this plan, it might be useful
Onun önerisi işe yarayacak gibi görünüyor : Her suggestion seems like it will be useful
Bu bilgiler çok işime yarayacak : This information will be very useful to me

💎 Bir şeye değmek : To worth something
Buna değer : It’s worth it
Yolculuk uzun olsa da, manzara buna değer : Although the journey is long, the scenery is worth it
Saat 12de evdeydik ama film o kadar güzeldi ki gitmemize değdi : We were home at 12 o’clock but the movie was so good it was worth it

🧶 Bir şeye / bir kişiye bağlı olmak : To be depend on something / someone
Tatil planları, bilet fiyatlarına bağlı olacak : Holiday plans will be based on ticket prices
Şirketin büyüme hızı, ekonomik koşullara bağlıdır : The company’s growth rate is dependent on economic conditions
Yarın ne yapacağımız sana bağlı : What we do tomorrow depends on you

🧠 Aklı başına gelmek : To come to one’s senses
Kaza geçirdikten sonra aklı başına geldi : He came to his senses after the accident
Biraz dinlendikten sonra aklım başıma geldi ve doğru kararı verdim : After resting for a while, I came to my senses and made the right decision
Tartışma sırasında sinirlendi, ama sonra aklı başına geldi ve özür diledi : He got angry during the argument, but then he came to his senses and apologized

👇👆 Bir yerin altını üstüne getirmek : To turn a place upside down
Sevgilisinin hediye ettiği kolyeyi bulmak için evin altını üstüne getirdi : He / She turned the house upside down to find the necklace his / her girlfriend / boyfriend gave him / her.
Arabanın altını üstüne getirdik ama anahtarı bulamadık : We turned the car upside down but couldn’t find the key.
Hırsız evin altını üstüne getirmiş ve tüm değerli eşyaları çalmış : The thief turned the house upside down and stole all the valuables